ÖZET
Sonuç:
CAE, hastanede kalış süresinin uzamasına, kötü doğum deneyimine ve hasta memnuniyetsizliğine neden olur. Hastaların demografik özellikleri ve cerrahi faktörler riskin belirlenmesinde esastır. Bu çalışma, pandemi döneminde derin insizyonel enfeksiyonlarının sıklığında artış olmasına rağmen, sezaryen sonrası enfeksiyonların klinik ve laboratuvar özellikleri açısından pandemiden etkilenmediğini göstermektedir.
Bulgular:
CAE gözlenen hastaların %71,7’sinde (n=43) yüzeyel insizyonel enfeksiyon görülürken, %28,3’ünde (n=17) derin insizyonel enfeksiyon görüldü. Pandemi döneminde CAE’de derin insizyonel enfeksiyon oranlarında ve sütürasyon ihtiyacında artış olduğu ancak anlamlı bir fark olmadığı görüldü (p=0,390). Hemoglobin, hematokrit ve lökosit değerlerinde anlamlı fark gözlenmedi. Ancak derin insizyonel enfeksiyonu olan hastaların tümünün sütüre edildiği görüldü (p<0,001).
Yöntem:
Sezaryen sonrası insizyonel CAE gelişen 60 hasta retrospektif olarak çalışmamıza dahil edildi. İki gruba ayrıldılar. COVID-19’un pik yaptığı dönemde toplanan otuz hasta pandemi grubu kabul edildi ve önceki yıllarda görülen otuz hasta pandemi öncesi grup olarak kabul edildi. Yaş, parite, ek hastalık varlığı, acil veya elektif sezaryen, operasyonda dren kullanımı, postoperatif hemoglobin, hematokrit ve lökosit değerleri, yüzeysel veya derin insizyonel enfeksiyon varlığı, taburculuktan yara gelişimine kadar geçen süre, yara üreme kültürü, antibiyotik süresi, hastanede kalış süresi ve sütüre edilip edilmediği gibi parametreler iki grup arasında analiz edildi.
Amaç:
Cerrahi alan enfeksiyonu (CAE) hastaneye yatış gerektiren önemli bir derecede maternal morbiditeye neden olur. Bu çalışma, Koronavirüs hastalığı-2019’un (COVID-19) zirve yaptığı dönemde sezaryen sonrası CAE gelişen hastaların klinik ve laboratuvar sonuçlarını belirlemeyi amaçladı.